-
1 açık çay
n. wishy wash -
2 çay
Iре́чка, руче́й, речу́шкаçay yolu — ло́же (ру́сло) ре́чки
IIçay gözleri — исто́чники (родники́) реки́ (дающие ей начало); исхо́д реки́
1) в разн. знач. чайçay aptalı, çaya (çok) düşkün = çay tiryakisi —
çay demlemek — завари́ть чай
çay içme — чаепи́тие
çay içmek — пить чай; чаёвничать
çay kaşığı — ча́йная ло́жка
çay koymak — нали́ть чаю
çay süzgeci — ча́йное си́течко
çay tabağı — ча́йное блю́дце
çay takımı — ча́йный серви́з
çay tiryakisi — люби́тель ча́я, чаёвник
çay uzmanı — специали́ст по выра́щиванию и обрабо́тке ча́я, чаево́д
açık çay — сла́бый (некре́пкий) чай
ağır çay = koyu çay —
bir paket çay — па́чка ча́я
çok demlenmiş çay = koyu çay —
hafif çay = açık çay —
2) приём; чаепи́тиеçay ziyafeti — чай (угощение)
akşam çayı — вече́рний чай
-
3 çay
çay1 Flüsschen nçay2 Tee m; Teegesellschaft f;çay bahçesi Gartencafé n;çay kaşığı Teelöffel m;çay süzgeci Teesieb n;çay yapmak Tee machen; eine Teeparty veranstalten;çaya davet etmek zum (Nachmittags)Tee einladen;açık (koyu) çay leichter (starker) Tee -
4 açık
"open; (çay/kahve) weak; (yol/geçit) free, clear; (hava) clear, cloudless; (renk) light; uncovered; naked, bare; clear, plain, distinct; frank, outspoken; vacant" " boþ, münhal; (çek) blank;" "(resim/kitap vb.) smutty, bawdy, pornographic, salacious; open air; open sea; vacant position; deficit; shortfall; openly, baldly, frankly, straight out" -
5 چای کمرنگ
açık çay -
6 wishy wash
n. yavan içki, açık çay, boş lâf, saçmalık -
7 wishy wash
n. yavan içki, açık çay, boş lâf, saçmalık -
8 teagarden
çay ve hafif yiyecekler bulunduran açik hava lokantasi; çay yetistirilen genis arazi -
9 ağız
рот (м)* * *I выпад. -ğzı1) рот, пасть2) го́рло, го́рлышко; выходно́е отве́рстиеağzı dar şişe — буты́лка с у́зким го́рлышком
cebin ağzı — про́резь карма́на
yanardağın ağzı — кра́тер вулка́на
3) вход (в бухту, залив и т. п.)körfezin ağzı — вход в зали́в
4) нача́ло ( дороги)yolun ağzında — в нача́ле доро́ги
5) края́ (сосуда и т. п.)bardağın ağzı — края́ стака́на
testinin ağzı — края́ кувши́на
6) у́стьеçay ağzı — у́стье реки́
7) разви́лка, перекрёстокdört yol ağzı — перекрёсток доро́г
iki yol ağzı — разви́лка
8) ле́звие9) диале́кт, го́ворRumeli ağzı — румели́йский диале́кт
10) тон, мане́ра ( разговора)ağzı değişti — он заговори́л по-друго́му
bana karşı bu ağzı kullanma — ты со мной таки́м то́ном не разгова́ривай
11) муз. мело́дии, напе́вы (какой-л. местности)12) разг. разsobayı günde iki ağız yakıyoruz — мы то́пим печь два ра́за в день
••ağzı torba değil ki büzesin — погов. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
ağız yüreğin artığını / taşkınını söyler — посл. у кого́ что боли́т, тот о том и говори́т
- ağzında- ağzı açık ayran delisi
- ağzı açık kalmak
- ağzını açıp gözünü yummak
- ağız açmak
- ağzını açmak
- ağız açmamak
- ağzını açmamak
- ağız açtırmamak
- ağız ağza vermek
- ağızdan ağza
- ağızdan ağza geçmek
- ağza alınmaz
- ağza almamak
- ağzına aptesle almak
- ağzını aramak
- ağzına atmak
- ağzından baklayı çıkarmak
- ağzında bakla ıslanmamak
- ağzına bakmak
- ağzının içine bakmak
- ağzına baktırmak
- ağzından bal akmak
- ağzını bıçak açmamak
- ağzına bir kemik bırakmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- ağzında gevelemek
- ağız bozukluğu
- ağız burun birbirine karışmak
- ağzı burnu yerinde
- ağzından çıkanı kulağı duymamak
- ağzından çıkanı kulağı işitmemek
- ağzından çıkmak
- ağız değişikliği
- ağız değiştirmek
- ağzını dilini bağlamak
- ağız dil vermemek
- ağzı dili kurumak - ağzından düşürmemek
- ağzından girip burnundan çıkmak
- ağzı havada
- ağzını havaya açmak
- ağzını hayıra aç!
- ağzıyla kuş tutmak
- ağzından kaçırmak
- ağzını kapamak
- ağzını kiraya vermek
- ağzının kokusunu çekmek
- ağzı kulağına varmak
- ağzı kulaklarına varmak
- ağız kullanmak
- ağzı kurusun!
- ağzından lâf almak
- ağzı lâf yapıyor
- ağzı lâkırdı yapıyor
- ağzından lokmasını almak
- ağzını öpeyim!
- ağzının payını vermek
- ağzının ölçüsünü vermek
- ağız persengi
- ağzının perhizi yok
- ağız satmak
- ağzını sıkı tutmak
- ağzını pek tutmak
- ağzı sulanmak
- ağzı süt kokuyor
- ağız tadıyla
- ağzının tadıyla
- ağzının tadını almak
- ağzının tadını bilmek
- ağzını tıkamak
- ağzını topla!
- ağzı var dili yok
- ağzı yanmak
- ağız yaymak
- ağzından yel alsın!
- ağzını yoklamak
- bir ağızdan
- hep bir ağızdan IIмоло́зиво -
10 run
adj. kaçak————————n. koşu, koşma, yarış, sefer, seyir, gezinti, kaçamak, talep, kaçık, çorap kaçığı, rağbet, otlak, kümes bahçesi, verim, gösterim, süre, devam süresi, sürü, balık sürüsü, çoğunluk, maden damarı, dere, çay, akış————————v. koşmak, kaçmak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışmak, yarışa katılmak, aday olmak, adaylığını koymak, gitmek (gemi), sürü halinde gitmek, işlemek, gidip gelmek (arasında), akmak, geçmek, uzanmak, sızmak, erimek, geçerli olmak, yürürlükte olmak, koşarak geçmek, aday göstermek, çarpmak, koşturmak, otlatmak, işletmek, çalıştırmak, yönetmek, kullanmak, sürmek, yayınlamak, taşımak, kaçakçılığını yapmak, göstermek (film), oynatmak* * *1. çalıştır 2. çalış (v.) 3. koşu (n.)* * *1. present participle - running; verb1) ((of a person or animal) to move quickly, faster than walking: He ran down the road.) koşmak2) (to move smoothly: Trains run on rails.) gitmek, çalışmak3) ((of water etc) to flow: Rivers run to the sea; The tap is running.) akmak, dökülmek4) ((of a machine etc) to work or operate: The engine is running; He ran the motor to see if it was working.) çalışmak, işlemek5) (to organize or manage: He runs the business very efficiently.) yönetmek, idare etmek6) (to race: Is your horse running this afternoon?) yarışmak, koşmak7) ((of buses, trains etc) to travel regularly: The buses run every half hour; The train is running late.) çalışmak, işlemek8) (to last or continue; to go on: The play ran for six weeks.) sürmek, oynamak9) (to own and use, especially of cars: He runs a Rolls Royce.) kullanmak, sürmek10) ((of colour) to spread: When I washed my new dress the colour ran.) çıkmak, boya vermek11) (to drive (someone); to give (someone) a lift: He ran me to the station.) (arabasıyla) götürmek12) (to move (something): She ran her fingers through his hair; He ran his eyes over the letter.) dolaştırmak, gezdirmek13) ((in certain phrases) to be or become: The river ran dry; My blood ran cold (= I was afraid).) olmak2. noun1) (the act of running: He went for a run before breakfast.) koşma, koşu2) (a trip or drive: We went for a run in the country.) gezi, dolaşma3) (a length of time (for which something continues): He's had a run of bad luck.) süre, dönem4) (a ladder (in a stocking etc): I've got a run in my tights.) kaçık5) (the free use (of a place): He gave me the run of his house.) kullanma6) (in cricket, a batsman's act of running from one end of the wicket to the other, representing a single score: He scored/made 50 runs for his team.) sayı7) (an enclosure or pen: a chicken-run.) çevrili açık alan•- runner- running 3. adverb(one after another; continuously: We travelled for four days running.) üst üste- runny- runaway
- rundown
- runner-up
- runway
- in, out of the running
- on the run
- run across
- run after
- run aground
- run along
- run away
- run down
- run for
- run for it
- run in
- run into
- run its course
- run off
- run out
- run over
- run a temperature
- run through
- run to
- run up
- run wild -
11 wishy washy
cansız, açık, hafif (çay vs.), karaktersiz, zayıf, renksiz, boş -
12 wishy washy
cansız, açık, hafif (çay vs.), karaktersiz, zayıf, renksiz, boş
См. также в других словарях:
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Té turco — Taza con té turco. El té turco (En turco: çay) es un tipo de té que se suele beber la gente que vive en la República de Turquía, el Mundo Árabe y el Cuerno de África. El té turco es tan popular como el café turco entre la gente joven de Turquía.… … Wikipedia Español
Rize Tea — Infobox Tea Tea name = Rize Tea Tea type = Black Tea color = Black Tea Tea origin = Rize Province, Turkey | Tea names = Çay | Tea quick = NA Rize tea or Çay is a form of black tea. Produced in Rize Province on the eastern Black Sea coast of… … Wikipedia
Tea culture — is defined by the way tea is made and consumed, by the way the people interact with tea, and by the aesthetics surrounding tea drinking.Tea is commonly drunk at social events, and many cultures have created intricate formal ceremonies for these… … Wikipedia
Turkish tea — (Lang tr|çay) is a type of tea that is drunk by most people living in the Turkic speaking world, the Arabic speaking world,Fact|date=April 2008 and the Horn of Africa. Moreover, it is drunk in Iran, Tajikistan, and Western China or Chinese… … Wikipedia
Турецкий чай — Вид: Чёрный чай … Википедия
Black tea — is a variety of tea that is more oxidized than the oolong, green, and white varieties.All four varieties are made from leaves of Camellia sinensis. Black tea is generally stronger in flavor and contains more caffeine than the less oxidized… … Wikipedia
Cuisine Turque — Le café turc. La cuisine turque qui bénéficie de l héritage ottoman est à la charnière des saveurs asiatiques, orientales et méditerranéennes. En effet, la cuisine turque est l une des plus riches dans le monde. La cuisine turque s est enrichie… … Wikipédia en Français
Cuisine turque — Le café turc. La cuisine turque qui bénéficie de l héritage ottoman est à la charnière des saveurs asiatiques, orientales et méditerranéennes. En effet, la cuisine turque est l une des plus riches dans le monde. La cuisine turque s est enrichie… … Wikipédia en Français
Té negro — Té negro. El té negro es un té que se encuentra oxidado en mayor grado que las variedades de té verde, oolong y té blanco. Las cuatro variedades indicadas se preparan con hojas de Camellia sinensis. El té negro generalmente posee un aroma más… … Wikipedia Español
paşa çayı — is. Çok açık ve ılık çay … Çağatay Osmanlı Sözlük